Peppythings

Adana

Türkiye

Seyhan

Default

BrandType

Brand

Link

Logo

Product Features

Product Feature

Title

Image

Subtitle

Faq Types

Questions

Question

Cookie Type

Cookie Content

Cookie Accept Text

Show Cookie

Navigation Position

Horizontal Alignment

Vertical Alignment

Link Type

Button Link

Button Outline

Button Rounded

Button Text Color

Button Background Color

Button Border Color

Mobile Button Text Color

Mobile Button Background Color

Mobile Button Border Color

Button Type

Title Text

Title Color

Title Weight

Title Italic

Title Font Size

Mobile Title Color

Mobile Title Weight

Mobile Font Size

Show Title Shadow

Button

Button Mobile Background Color

Button Mobile Border Color

Button Mobile Text Color

Container Type

Color

Background Color

Features Type

Feature

Text Type

Text Color

Text Font Weight

Text Italic

Column Count

Aspect Ratio Enum

Object Fit Enum

Description Position

Description Settings

Show Description

Show More Button

Cart Type

Menu Type

Shipping Policy

Description Text

Linked Text

Image Gallery Type

Image Gallery Item

Description

Has Shadow

Container Link

Position Bottom

Position Bottom Description

Container Background Color

Content Position Bottom

Animated Slider

Animated Slider Item

Mobile Image

Second Button

Video

Mobile Horizontal Alignment

Mobile Vertical Alignment

Modal Attributes Type

Has Attributes Modal

Icon

Attributes

Announcement Items

Announcement Item

Marquee Image Items

Marquee Image Item

AlignmentType

Rating

Testimonials

Testimonial

quote

writer

rating

Unlimited Features

Slider Video Item

Is Video?

[Tablet/Desktop] Video

[Mobile] Video

Texts

Text

Text Background Color

Text 2

Text 2 Background Color

Text 2 Color

Text 3

Text 3 Background Color

Text 3 Color

Image Type

Font Weight Enum

Desktop Number Of Columns

Mobile Number Of Columns

Product Tag Image

Tag Image

Image Width

Image Height

H Tag

PEPPYTHINGS

House Bel Çantası

Retro Damalı Çanta Askısı

Daisy Çiçekli Çanta Askısı

Serenity Çanta Askısı

Space Termal Yemek Çantası

Daisy Termal Yemek Çantası

Rocky Termal Yemek Çantası Back To City

City Termal Yemek Çantası

Carbon Termal Biberon Çantası

Powder Termal Biberon Çantası

Koko Termal Yemek Çantası

Vega Bel Çantası

Sirius Bel Çantası

Saturn Bel Çantası

Uranüs Bel Çantası

Capella Bel Çantası

Venüs Bel Çantası

Moon Bel Çantası

House Termal Yemek Çantası

Sunny Termal Yemek Çantası

ATÖLYE

AVANTAJLI SETLER

Anne & Bebek

Bel Çantaları

Buddy Termal Yemek Çantaları

Jumbo Termal Yemek Çantaları

Termal Yemek Çantaları

XL Termal Yemek Çantaları

indirimli Ürünler

Çanta Askıları

Çetin Apt, Cemalpaşa, Cevat Yurdakul Cad. No:4 Zemin Kat, 01120 Seyhan/Adana Destek Hattı 0541 240 33 03info@peppythings.com Hafta İçi:&nbsp;09:30 - 18:00 <h6>Ofisimizden&nbsp;satın alım yapabilirsiniz.</h6>

İlk alışverişişnde %10 indirim kazan!

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Çoğu zaman hayallerimizi konuşmaktan çekiniriz. Çünkü dışarıdan gelecek tepkileri, alayları, yargıları düşünürüz. “Boş hayal”, “zaman kaybı”, “senlik değil” gibi cümleler bizi susturur. Oysa hayal kurmak, insanın kendine verdiği en büyük izindir: kendin olma izni. Ve hayallerini gerçekleştiren insanlar aslında dünyayı değiştirmiyor; önce kendilerini değiştiriyorlar. Kendilerine inandıkları için yol alıyorlar, risk aldıkları için büyüyorlar, düştükçe yeniden kalktıkları için güçleniyorlar. Bir hayali gerçekleştirmek, büyük adımlarla değil çoğu zaman kimsenin görmediği küçük sabırlı adımlarla olur. Karanlıkta yürümeye benzer; bir sonraki basamak görünmez ama içindeki ses seni ileri çağırır. O ses bazen kısılır, bazen güçlenir ama hiç tamamen susmaz. Çünkü hayaller, insanın ruhundaki en dürüst çağrıdır. Bu yüzden onları ertelemek, aslında kendi sesini kısmaktır. Ve insan bir süre sonra neden huzursuz hissettiğini anlamaz; oysa en büyük sebep kendi içindeki ışığı görmezden gelmesidir. Hayallerinin peşinden gitmek cesaret ister ama bu cesaret herkesin sandığı gibi “korkusuz” olmak değildir. Tam tersine, korka korka yürümeyi göze almaktır. Belirsizliğin içinde kendine bir yer açmak, “ya olmazsa?” sorusuna rağmen bir adım atmak, kendine sadık kalmaktır. Çünkü en büyük başarı, sonucu ne olursa olsun o yolda yürümeyi seçmektir. Vazgeçmemek değil; gerektiğinde durup yeniden yön bulmaktır. Ve en önemlisi, başkalarının ne dediğine aldırmadan kendi hikâyeni yazmaktır. Bir hayalin peşinden gitmek, insanı sadece başarıya götürmez; aynı zamanda dönüştürür. Daha olgun, daha güçlü, daha bilinçli bir hâle getirir. Kendine güvenin artar, dünyaya bakışın değişir. “Yapamam” dediğin şeylerin aslında sandığından daha mümkün olduğunu görürsün. Çünkü hayaller sadece varılacak yerler değildir; insanı büyüten bir yolculuktur. Ve bu yolculukta attığın her adım, kim olduğuna dair yeni bir parça ekler sana. Hayallerini gerçekleştirmek bir lüks değil, kendine saygıdır. Ruhunun çağrısına verdiğin bir cevaptır. Hayatı başkalarının çizdiği bir çerçevede yaşamak kolaydır ama o çerçevenin içinde kendini görememek insanı yavaşça tüketir. O yüzden bir hayalin varsa, ona sıkı sıkı sarıl. Küçük başla, yavaş ilerle ama kendini asla susturma. Çünkü insan hayallerini gerçekleştirdiğinde sadece bir hedefe ulaşmaz; kendi içindeki ışığı dünyaya göstermiş olur. Ve belki de hayatta en çok buna ihtiyacımız var: Parlamak için izin beklemeyen insanların cesareti! 
 </div>
 </html>

Hayat çoğu zaman bize hazır yollar sunar; herkesin yürüdüğü, kimsenin sorgulamadığı, “böyle olması gerekiyor” diye dayatılan yollar… Fakat insanın içindeki en gerçek ışığı yakan şey hiçbir zaman o hazır yollar değildir. İçimizde yıllarca sessizce büyüyen hayaller, bazen farkında olmadan bile bizi şekillendirir. Bir gün bir anda aklımıza düşmezler; kalbimizin derinlerinde çok uzun süredir vardırlar. Biz fark etmesek bile bize yön verir, bizi uyandırır, bize kim olduğumuzu hatırlatır. İşte bu yüzden hayallerini gerçekleştirmek, sadece bir hedefe ulaşmak değil; insanın kendi özüne yaklaşmasıdır.



Hayal Kurmanın Cesareti

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Bazı tarifler vardır, sadece karın doyurmaz; evin içini bir anda anılarla, sohbetlerle ve sıcacık bir huzurla doldurur. İşte Ovalamaç tam öyle bir tarif. Adana’nın sabah sofralarından, Mersin yaylalarına uzanan bu lezzet, aslında Yörük kültürünün içinden gelen bir kahvaltı klasiği. “Kıtır sıkma” gibi isimlerle de anılır ama bizce onun en güzel adı: Ovalamaç. Çünkü tam kelime anlamıyla, el emeğiyle, içtenlikle yoğrulur. Eskiler bilir; köyde sabah erken kalkılır, tandır başında yufkalar açılır, taze peynir rendelenir, bir yandan da mutfağı mis gibi nane kokusu sarar. Ovalamaç da tam bu ortamın bir parçasıdır aslında gösterişsiz, sade ama inanılmaz lezzetli. Bu tarifte en güzel kısmı, hiçbir şeyin ölçüyle değil, hissederek yapılması. Elinle yufkayı kırarken çıkan o ses, soğanın kokusu, domatesin rengi… Hepsi birleşince ortaya çıkan şey sadece bir kahvaltılık değil, küçük bir mutluluk gibi. <h3>Malzemeler</h3><ul><li>2 adet köy yufkası (kuru saç yufkası)
</li><li>3 su bardağı beyaz peynir rendesi
</li><li>1 adet orta boy kuru soğan veya 5-6 adet yeşil soğan
</li><li>Yarım su bardağı zeytinyağı
</li><li>1 tatlı kaşığı tuz
</li><li>2 adet orta boy domates
</li><li>10-12 dal taze maydanoz ve nane
</li></ul><h3></h3> Önce soğanlarımızı ince ince doğruyoruz. Kuru soğan yerine yeşil soğan kullanacaksanız, özellikle bahar aylarında nefis bir ferahlık katıyor. Ardından beyaz peyniri rendeliyoruz, maydanoz ve naneyi kıyıyoruz. Domateslerin kabuklarını soyup küçük küpler hâlinde doğruyoruz. Burada küçük bir püf noktası var: Domateslerin suyunu mutlaka sıkın, çünkü yufkalar hamurlaşmasın; Ovalamaç’ın o kendine has kıtırlığı korunmalı. Şimdi geldik işin en keyifli kısmına. Kuru köy yufkalarını alın, elinizle iri parçalara bölün. Ne kadar büyük, ne kadar rustik olursa o kadar güzel! Ayrı bir kapta domates, peynir, yeşillikler, zeytinyağı ve tuzu karıştırın. Sonra bu karışımı yufkaların üzerine dökün ve ellerinizle hafifçe yoğurun. Çok bastırmadan, sadece malzemelerin birbirine karıştığından emin olun. Yufkalar yağı ve domatesin suyunu yavaşça çekip yumuşadıkça, ortaya nefis bir doku çıkacak. Hazırladığınız karışımdan küçük parçalar alıp yuvarlayın, tıpkı köfte yapar gibi. O kadar kolay ve doğal bir süreç ki, insan kendini büyükannenin mutfağında hissediyor. Ovalamaçlarınızı tabaklara dizin ve işte, kahvaltı sofranızın yıldızı hazır! Yanına demli bir tavşankanı çay, belki de yazsa buz gibi bir ayran… Hangi içecekle eşleştirirseniz eşleştirin, sonuç hep aynı: samimiyetle hazırlanmış, ev sıcaklığında bir lezzet. Ovalamaç aslında bir tariftir ama ondan çok daha fazlasıdır. Ailenle sofraya oturduğunda, çocukken köyde yediğin o ilk ısırığı hatırlatır. Güne umutla başlatır, kahvaltıyı bir seremoniye dönüştürür.
Denediğinizde siz de anlayacaksınız; bazen en güzel tarifler, en az malzemeyle yapılır. Çünkü asıl lezzet, içinde sevgi olanlardadır 💕 Afiyet olsun! 
 </div>
 </html>

Bugün kahvaltıya biraz köy havası taşıyoruz! Yörük sofralarından gelen, sade ama efsane bir lezzet: Ovalamaç. El emeğiyle yoğrulan, doğallığıyla kalpleri kazanan bu tarif sabahlarınıza sıcacık bir mutluluk katacak.

Sabahın En Gözdesi: Adana Usulü Ovalamaç 

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 İtiraf edelim, çoğumuzun gün içinde yaşadığı o ani tatlı krizleri, baş dönmeleri ya da sinirli ruh halleri aslında çoğu zaman “benim huyum böyle” değildir. İşin arkasında genellikle dengesiz bir kan şekeri vardır ama bunu fark etmek biraz zaman alır. Hele ki kahvaltıyı atlayan, öğleye kadar kahveyle oyalanan, sonra da öğleden sonra tatlıya saldıran bir nesil olduğumuz düşünülürse... vücut ne yapsın, dengeyi nasıl kursun? Oysa kan şekerini dengelemek öyle karmaşık, zorlayıcı bir şey değil. Aslında mesele, günü birkaç bilinçli alışkanlıkla şekillendirmek. Mesela sabah aç karnına sadece kahveyle günü başlatmak yerine, içinde protein ve lif olan bir kahvaltı yapmak. Yumurta, avokado, tam tahıllı ekmek, biraz peynir… bunlar sadece karnı doyurmakla kalmıyor, gün boyunca enerjiyi de dengede tutuyor. Çünkü ne kadar dengeli başlarsan, günün geri kalanı da o kadar sakin geçiyor. Bir diğer püf noktası: her öğünde bir miktar protein. Bu illa et ya da yumurta anlamına gelmiyor; nohut, mercimek, yoğurt, kefir, hatta badem bile bu işi görür. Protein, vücudun şekeri daha yavaş sindirmesini sağlar, yani o ani enerji patlamaları ve ardından gelen “çöküş” yaşanmaz. Yani o öğleden sonra kahveyle birlikte çikolata arama hâlin biraz azalabilir, söz. Bir de lif meselesi var. Lif, kan şekerinin “fren sistemi” gibi çalışıyor. Sebzeler, tam tahıllar, chia tohumu, yulaf… hepsi yavaş sindirildiği için uzun süre tok hissettiriyor. Hatta küçük bir ipucu: meyve yiyeceksen, yanında bir avuç fındık ya da birkaç kaşık yoğurt ekle — bu bile kan şekerini dengede tutmaya yardım eder. Ve tabii ki uyku. Evet, kulağa alakasız geliyor ama yeterince uyumamak, vücudun açlık hormonu olan ghrelin’i artırıyor. Yani uykusuz kalınca canın daha fazla tatlı istiyor. Bunu bir iki gece sonra fark ediyorsun: canın sürekli atıştırmak, özellikle karbonhidrat yemek istiyor. O yüzden bazen “disiplinli beslenme” değil, sadece iyi bir uyku bile mucize yaratabiliyor. Bir de su! Basit ama etkili. Susuzluk hissi, çoğu zaman açlıkla karışıyor. Gün boyu yeterince su içmek hem sindirimi kolaylaştırıyor hem de kanın akışını düzenliyor. Üstelik su, hücrelerin şekerle nasıl başa çıktığını bile etkiliyor. Ama en önemlisi, tüm bunları “yapmam lazım” diye değil, “kendimi iyi hissetmek istiyorum” diye yapmak. Çünkü kan şekeri dengesi sadece bedenle ilgili değil; ruh halini, sabrını, enerjini ve hatta ilişkilerini bile etkiliyor. Bazen sabırsızlık ya da sinirlilik sandığın şey aslında vücudunun “biraz yakıta ihtiyacım var” çağrısı olabiliyor. Kısacası, mesele kendine iyi davranmak.
Bir öğünü atlamadan, bir parça daha sebze ekleyerek, bir bardak daha su içerek, bir saat erken uyuyarak… Küçük ama istikrarlı adımlar. Çünkü dengeli kan şekeri, sadece fiziksel sağlık değil; zihinsel berraklık, sakinlik ve o huzurlu “tamam, iyiyim” hissi demek. İşin en güzel kısmı şu: bunu başarmak için mükemmel olman gerekmiyor. Sadece kendine biraz özen göstermen yetiyor. Üstelik Peppythings çantan yanındaysa, sağlıklı yemekleri günün neresinde olursan ol yanında taşıyabilirsin. Evde, işte ya da yoldayken… sevdiğin tarifleri, küçük atıştırmalıkları ve dengeli öğünleri kendinle götürmek artık mümkün. Çünkü bazen iyi hissetmek, sadece doğru beslenmek değil; bu özeni gittiğin her yere taşıyabilmek demek! 
 </div>
 </html>

Son zamanlarda kendini sürekli yorgun, dalgın ya da tatlı krizlerinin ortasında mı buluyorsun? Belki de mesele irade değil, vücudunun dengesini yeniden kurma zamanı gelmiştir. Kan şekeri sandığımızdan çok daha fazla şeyi etkiliyor; enerjimizi, sabrımızı, hatta ruh hâlimizi bile. Neyse ki, birkaç basit alışkanlıkla o dengeyi sağlamak mümkün. Gel, beraber bakalım.

Kan Şekerini Dengelemek: Ufak Alışkanlıklarla Büyük Farklar

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Birinci yaş pastasının yeri her zaman ayrıdır. Çünkü o pasta sadece bir kutlama değil, bir yolculuğun sembolüdür. İlk oyun heyecanı, ilk adımlar, ilk “anne” derken geçen bir yılın minik bir özeti gibi. Demir’in ilk doğum günü için ben de tam öyle bir pasta yapmak istedim: hafif, sade, içinde rafine şeker olmayan ama sevgisi bol bir doğum günü pastası. 🧁 Malzemeler &nbsp; &nbsp;Kek için: <ul><li>2 adet yumurta</li><li>3 yemek kaşığı dut tozu (veya elma suyu konsantresi)</li><li>3 yemek kaşığı yoğurt</li><li>2 yemek kaşığı hindistan cevizi yağı</li><li>1 tatlı kaşığı limon suyu</li><li>1 yemek kaşığı limon kabuğu rendesi</li><li>4 yemek kaşığı yulaf unu</li><li>2 yemek kaşığı badem unu</li></ul> Krema için: <ul><li>200 gram labne</li><li>2 yemek kaşığı yoğurt</li><li>1 yemek kaşığı dut tozu</li><li>1 tatlı kaşığı limon kabuğu rendesi</li><li>Üzeri için taze çilek</li></ul> Önce iki yumurtayı güzelce çırpıyorum, ardından tatlılığını dut tozundan alıyoruz — bu pastada beyaz şeker yok. Hindistan cevizi yağı, yoğurt ve birkaç damla limon suyu ekleyince o ferah koku hemen yayılıyor. Sonra kuru malzemeler: yulaf unu, badem unu ve limon kabuğu rendesi. Karıştırırken hamurun kıvamı ne çok akışkan ne de sert olacak; kaşıktan ağır ağır akan bir yoğunluk yeterli. Hazırladığım karışımı küçük yuvarlak kalıplara döküyorum. 170 derecelik fırında yaklaşık 30 dakika kadar pişerken evde mis gibi limon kokusu yayılıyor. Fırından çıkan keklerin dokusu yumuşacık, rengi altın gibi oluyor. Soğumasını beklerken sıra geliyor kremasına. Bunun için 200 gram labne, 2 kaşık yoğurt, 1 kaşık dut tozu ve bolca limon kabuğu rendesini karıştırıyorum. Ne kadar basit, o kadar dengeli bir lezzet. Kekler soğuyunca kremayı kat kat sürüyorum. Her katın arasına ince doğranmış taze çilekler yerleştiriyorum; hem görüntüsü hem kokusu iç açıyor. Üzerine birkaç bütün çilek, minik bir mum ve işte… Demir’in ilk doğum günü pastası hazır. Görünüşü zarif, tadı sade ama içindeki anlam tarifsiz. Bu pasta sadece “bir yaşına giren bir çocuk için tatlı” değil; aynı zamanda doğallığın, emeğin ve sevginin bir kutlaması. Şekerli, ağır pastaların arasında tertemiz bir alternatif. Eğer sen de miniklerin ilk doğum günü için doğal bir pasta arıyorsan, bu tarif tam sana göre.Afiyet olsun, kutlu olsun 💛 
 </div>
 </html>

Her doğum günü özeldir ama ilk yaş başka… O minicik gülüşlerin, ilk adımların, uykusuz ama dolu dolu geçen bir yılın ardından gelen kutlamadır aslında. Bu pasta da tam öyle bir hikâyeden doğdu: Demir’in 1 yaş pastası. İçinde rafine şeker yok, bolca sevgi ve doğallık var. Hafif, ferah ve yumuşacık dokusuyla miniklere gönül rahatlığıyla sunulabilecek bir tatlı.

Demir’in 1 Yaş Doğum Günü Pastası Doğal, Rafine Şekersiz

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Hiç fark ettin mi, bazen bir videoyu izlerken aslında bir önceki videonun konusunu bile hatırlamıyoruz? Ya da elimiz telefona uzanıyor, neden aldığımızı bile bilmiyoruz. İşte tam da burada başlıyor mesele: dikkat dağınıklığı. Günümüzün görünmez salgını belki de bu. Ve bu hikâyenin merkezinde, çoğu zaman, ekranlar var. Ekran süresinin uzunluğu artık sadece “göz bozulur” seviyesinde bir mesele değil; zihnimizin nasıl çalıştığını da değiştiriyor. Beynimiz bir uyarandan diğerine hızla geçmeye alışıyor. Sosyal platformlardaki&nbsp; birkaç saniyelik videolar, sonsuz kaydırma, dizilerin “skip intro” düğmesi… Her şey hızlı, kısa, çabuk tüketilir hâlde. Fakat beynimiz bu kadar hıza hazır değil. Çünkü dikkat, aslında yavaş bir şeydir. Odaklanmak, sabırla bir konunun içinde kalmayı gerektirir. Oysa ekranlar bizden hep bir sonraki şeye geçmemizi istiyor. Bilim insanları artık bu döngünün dikkat becerilerini zayıflattığını söylüyor. Özellikle çocuklarda uzun süreli ekran maruziyeti, beynin “odaklanma merkezleri”nin daha az aktif çalışmasına yol açabiliyor. Ama sadece çocuklar değil; yetişkinlerde de benzer bir etki var. İşe odaklanamama, sürekli bir şeyleri erteleme, sıkılmaya tahammül edememe… Bunların çoğu, ekran başında geçirdiğimiz saatlerin sessiz bir sonucu gibi. Yani, beyin aslında sıkılmaya alışamıyor; çünkü hep uyarılıyor. Ama bu, “ekran kötüdür” hikâyesi değil. Çünkü ekrandan öğrendiğimiz, bağ kurduğumuz, ilham aldığımız çok şey var. Sorun, dengeyi kaybetmemiz. O dengeyi yeniden bulmak, doğayla yeniden temas kurmakla başlıyor belki de. <h3>Doğanın Sessiz Terapi Gücü</h3> Düşünsene; bir ormana giriyorsun. Hiçbir bildirim sesi yok. Sadece kuşların sesini, yaprakların hışırtısını, rüzgârın cildine dokunuşunu hissediyorsun. O an beynin “kurtuluyor”. Çünkü doğada geçirilen zaman, bilimsel olarak kanıtlanmış bir şekilde, dikkat kapasitesini yeniden inşa ediyor. Buna “restoratif dikkat” deniyor: doğa, dikkatin yeniden toparlanmasına yardımcı oluyor. Bir çocuk çimenlerin arasında oynarken, bir yetişkin deniz kenarında dalgaları izlerken ya da bir yürüyüşte nefesini fark ederken, zihinde bir şey oluyor. Ekranların sürekli uyardığı beyin dalgaları yavaşlıyor, stres hormonu azalıyor, odak yeniden şekilleniyor. Bir anlamda, doğa bizim “reset” düğmemiz gibi. Ve bunu yapmak için bir orman evine gitmek gerekmiyor. Sabah kahvesini balkonda içmek bile bir fark yaratıyor. Pencereyi açıp gökyüzüne bakmak, bir ağacı izlemek, toprağa basmak, hatta bir çiçeğe dokunmak bile beynin dikkat merkezine bir “ara ver” sinyali gönderiyor. <h3>Ne Yapabiliriz, Gerçekten?</h3> Ekran süresiyle mücadele etmenin en etkili yolu, onu yasaklamak değil, yerine başka bir yaşam alanı koymak. Çünkü yasaklar, hele çocuklarda, genellikle ters teper. Birlikte ekranı kapatıp doğaya çıkmak, sohbet etmek, bir şeyler üretmek&nbsp; hepsi hem dikkat hem ruh sağlığı için müthiş bir destek. Evde “ekransız saat” diye bir alan yaratmak güzel bir başlangıç olabilir. Akşam yemeği sırasında telefonun sessize alınması, günün son yarım saatinde mavi ışık yerine loş bir lamba açmak… Basit ama dönüştürücü adımlar. Bir de şu var: sıkılmaktan korkmamak. Çünkü sıkılmak, yaratıcılığın başladığı yerdir. Çocuğun canı sıkıldığında hemen bir video açmak yerine “ne yapabiliriz?” diye sormak, beynin yeniden üretici bir moda geçmesini sağlar. Kimi zaman bu, sadece pencereye bakmak ya da gökyüzündeki bulutları izlemek kadar basit olabilir. Uyku düzeni de burada çok belirleyici. Yatmadan önceki son bir saat ekransız olursa, uyku kalitesi artıyor ve ertesi gün dikkat seviyesi fark edilir şekilde yükseliyor. Beyin, gece o “sessizlikte” kendini onarıyor. Bir sabah yürüyüşü, kahve yerine temiz hava, telefon yerine kuş sesleri... Zihnimiz bunlarla besleniyor aslında. Doğada geçirilen her küçük an, dikkatimizi yeniden toplamak için bir davet gibi. <h3>Biraz Yavaşlamak, Biraz Hissetmek</h3> Kısacası, ekran süresi dikkat dağınıklığını artırabiliyor, ama bu hikâyenin sonu bizim elimizde. Eğer her gün bir parça doğayı içeri alabilirsek bir nefes, bir ağaç, bir rüzgâr, bir yürüyüş kadar bile olsa beynimiz yeniden dengeye geliyor. Çünkü doğa, dikkatin en eski öğretmeni. Ve belki de dikkat dediğimiz şey, sadece bir beceri değil. Hayatı fark etme biçimi. Gözünü kaldırıp gökyüzüne bakmak, o anın içinde kalmak… Belki de uzun zamandır aradığımız huzur, o küçücük anların içinde saklı. 
 </div>
 </html>

Zihnimiz hep bir ekranda… ama artık odaklanmakta zorlanıyoruz. Dikkatimiz parçalanıyor, düşüncelerimiz dağınık. Peki doğa bu kaybolan odağı geri verebilir mi?

Dikkatin Yeniden İnşası Mümkün mü?

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Tam kışlık bir tarif buldum! Böyle dışarıda hava buz gibi, sen evde sıcacık bir battaniyenin altındasın ya… işte o ana eşlik edecek en sağlıklı, en huzurlu, en kolay kurabiye bu! Un yok, şeker yok, gluten yok ama tadı o kadar güzel ki, yerken “nasıl yani bu sağlıklı mıymış?” diye şaşırıyorsun. Tam bir mucize tatlı, hem de sadece iki malzeme ile: keçiboynuzu tozu ve tahin! Böyle tarifleri çok seviyorum çünkü hem pratik hem de hiçbir pişmanlık hissi bırakmıyor. Karıştır, yoğur, şekil ver, pişir… bitti! Karmakarışık malzemeler, saatler süren hazırlıklar yok. Sade, basit ama tam kıvamında bir mutluluk hali. Keçiboynuzu zaten başlı başına bir kahraman; sindirime yardımcı, demir açısından zengin ve doğal olarak tatlı. Tahin desen ayrı bir dünya! Enerji veriyor, tok tutuyor, ruhu bile doyuruyor. İkisi bir araya gelince... ortaya çıkan şey resmen “kışın yumuşacık sarılması” gibi bir şey! Yapılışı inanılmaz kolay: 1 su bardağından azıcık eksik keçiboynuzu tozu, 1 su bardağı tahinle buluşuyor. İkisini karıştırmaya başladığında kıvam çikolatamsı bir hale geliyor, o anda zaten yüzüne istemsiz bir gülümseme geliyor. Karışımı eline alınca yumuşacık bir hamur oluyor, minik toplar yapıyorsun… istersen susama batır, istersen sade bırak. Hepsi ayrı güzel. Tepsiye diz, 170 derecede 10-12 dakika kadar pişir. O kadar çabuk pişiyor ki, fırın başında beklerken evi saran kokuyla mest oluyorsun. Fırından çıktığında dışı hafif kıtır, içi yumuşacık bir kurabiye seni bekliyor. Şekersiz ama tatlı, unsuz ama doyurucu, en önemlisi tertemiz bir his bırakıyor. Yanına bir fincan ıhlamur, belki bir kahve… Ohh, tamamız! Ev mis gibi tahin kokuyor, elinde sıcacık kurabiyeler, kalbinde huzur. Daha ne olsun! Benim için bu tarifin olayı şu: basit şeylerle mutlu olmayı hatırlatıyor. Hayatın karmaşasında bazen hep “daha fazlası”nı arıyoruz ya, halbuki en güzeli genelde en sade olanda gizli. İki malzeme, beş dakika ve bol huzur. Her lokmasında “iyi ki yaptım” dedirtiyor. Bir de bonusu şu:&nbsp; Çocuklar da bayılıyor, yanında suçluluk yok, şekersiz ama enerji dolu! İstersen ofise götür, istersen dışarı çıkarken çantana at, istersen evde sıcacık bir film gecesine eşlik ettir. Her haliyle harika! Peppythings ruhuna cuk oturan bir tarif bu. Sağlıklı, doğal, keyifli ve içten. Yani tam bizim gibi!
Sıfır dert, sıfır şeker, bol enerji ve kocaman bir “oh be” hissi. 

Eğer denersen, lütfen benimle paylaşmayı unutma! 💛
Çünkü mutfaktan çıkan o mis kokulu minik mutlulukları görmek beni en çok motive eden şeylerden biri oluyor.
– Ezgi 🌿

🌿✨ 
 </div>
 </html>

Vegan, unsuz, glutensiz ama hala “mutlu eden” bir şey mümkün mü?
Bizce evet. Ve tarif defterimizin sayfaları arasında biraz nostalji yaparken karşımıza çıkan şu minik mucize kurabiye tam da o hissi veriyor: sade, saf ve içten bir mutluluk.

Glutensiz, Unsuz, 2 Malzemeli Mucize Kurabiye

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Bazı sabahlar kahveni yudumlarken, elindeki kupanın ya da o kahvenin geldiği yol aklına gelir mi hiç? O koku, o sıcaklık, o anın huzuru… aslında dünyada bir iz bırakıyor. Gözle göremediğimiz ama yaşadığımız her şeyin ardında kalan bir iz. İşte bu iz, karbon ayak izi dediğimiz şey. Kulağa teknik bir terim gibi gelse de, karbon ayak izi hayatımızın tam ortasında. Gün içinde yaptığımız her hareket arabaya binmek, marketten alışveriş yapmak, bir paketi kargodan teslim almak hepsi birer iz bırakıyor. Bu izler küçücük görünüyor belki ama birikince, dünyanın dengesini etkiliyor. Atmosfer ısınıyor, doğa yoruluyor, yaşam alanları daralıyor. Ama işin güzel tarafı şu: bu hikâyenin yönünü değiştirebiliriz. Çünkü alışkanlıklarımızın çoğu farkındalıkla yeniden şekillenebilir. Gerçek dönüşüm, “nasıl yaşadığımızı” fark etmekle başlıyor. Bugün tüketim, sadece bir ihtiyaç değil, bir refleks haline geldi. Her şey kolay ulaşılabilir, her şey bir tık uzağımızda. Bir şey bozulmadan yenisini almak, dolaplar doluyken hâlâ eksik hissetmek, hızla tüketip hızla sıkılmak… Bunların hepsi modern yaşamın bize dayattığı bir döngü. Ama hiçbirimiz bu döngünün içinde olmak zorunda değiliz. Çünkü aslında hepimizin içinde bir denge arayışı var. Daha sade, daha az ama daha anlamlı bir yaşam arzusu. Tüketim alışkanlıklarımız değiştiğinde sadece doğa değil, biz de değişiyoruz. Çünkü sadeleşmek sadece çevreye değil, ruhumuza da iyi geliyor. Bir şeyi gerçekten ihtiyacımız olduğu için almak, arkasındaki emeği bilmek, nerede ve nasıl üretildiğini merak etmek… bunların hepsi “tüketici” olmaktan “bilinçli insan” olmaya geçişin işaretleri. Bilinçli yaşamak demek, her tercihin bir hikâyesi olduğunu fark etmek demek. Bir çantanın kumaşı, bir kupanın malzemesi, bir kıyafetin üretildiği yer… her biri bir seçim. Her seçim de bir iz bırakıyor. Ne kadar sadeleşirsek, o kadar az iz bırakıyoruz. Ve bu, gezegenin yeniden nefes alması demek. Karbon ayak izini tamamen silmek belki mümkün değil ama azaltmak elimizde. Küçük farkındalıklar, sessiz ama güçlü etkiler yaratıyor. Elektriği gereksiz yere açık bırakmamak, tek kullanımlık ürünlerden uzak durmak, yerel üreticileri desteklemek, alışverişte az ama kalıcı ürünleri tercih etmek… bunlar devrim gibi büyük hareketler değil ama etkisi yıllar süren değişimler yaratıyor. Bazen doğaya iyi gelmenin yolu çok büyük fedakârlıklardan değil, küçük bir farkındalıktan geçiyor. Bir fincan kahveyi yudumlarken, onun geldiği yeri düşünmek bile yeter. Çünkü fark etmek, ilk adımdır. Karbon ayak izi görünmez olabilir ama kalbimizde bıraktığı etki çok gerçek. Dünya bizden mucizeler beklemiyor, sadece biraz özen bekliyor. Her sade adım, her bilinçli seçim, geleceğe bırakılan sessiz ama güçlü bir umut mektubu aslında. 🌿 
 </div>
 </html>

Gündelik tüketim alışkanlıklarımızın gezegen üzerindeki etkisini fark etmek, küçük ama anlamlı değişimlerin başlangıcı olabilir. 

Alışkanlıklarımızın Görünmeyen İzleri

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 İçeriğini bildiğin bir şeyi yemek… bence bundan daha huzurlu bir his yok. Marketten alınmış, ne konulduğunu bilemediğimiz atıştırmalıklar yerine, kendi ellerinle hazırladığın bir ara öğün düşün. Hem kokusunu, hem dokusunu sen belirliyorsun. Taze taze yapıyorsun, dolaba kaldırıyorsun ve her gün kendine minik bir güzellik bırakıyorsun. Ben aylık yapıyorum mesela; bir tepsi hazırlayıp dondurucuya atıyorum, sonra her sabah çantama bir parça koyuyorum. O kadar pratik, o kadar iç rahatlatıcı bir rutin ki… Bu stok tarifim aslında tamamen evde ne varsa ondan doğdu. Malzemeler şöyle: 500 gram yulaf 1 kase fıstık ezmesi (ya da evde hangisi varsa) 1 kase kuru çilek ve böğürtlen karışımı 2 yemek kaşığı chia tohumu 1 çay bardağı hurma özü, pekmez, bal veya elma suyu konsantresi 2 yemek kaşığı çikolata parçaları 1 su bardağı su (kıvamı ayarlamak için) Yaklaşık beş dakikada hazırlanıyor. Tüm malzemeleri karıştırıp güzelce yoğuruyorsun; elinle şekillendirdikçe karışımın dokusu değişiyor, birleşiyor, mis gibi bir kıvam alıyor. Sonra yağlı kağıt serili bir kaba yayıp kaşıkla biraz bastırıyorsun. Dondurucuya koyup birkaç saat bekletiyorsun. Donduktan sonra kesip paketliyorum; küçük dikdörtgenler halinde. Her sabah bir tane çantama atıyorum, gün içinde kahveyle, çayla, yolda… hep kurtarıcı oluyor. Bu tarifin en sevdiğim yanı, tamamen senin kontrolünde olması. Ne kadar tatlı olacağını sen belirliyorsun, hangi meyveler girecek sen seçiyorsun. Hiçbir koruyucu, hiçbir katkı yok. Sadece gerçek malzemeler, gerçek lezzetler. Üstelik mutfağın mis gibi kokuyor; ev bir anda huzurlu bir kahvaltı dükkanına dönüyor sanki. Ben buna “stok mutluluğu” diyorum. Her sabah taptaze bir parça enerjiyle güne başlamak, kendi emeğini yemek, kendi elinden çıkan bir şeyi çantanda taşımak… Küçük ama çok iyi hissettiren bir alışkanlık. Denersen senin de bayılacağına eminim. Afiyetle, sevgiyle. ✨ #peppycookymutfak #evyapımılezzetler #stokmutluluğu 
 </div>
 </html>

Tatlı krizlerine sağlıklı bir çözüm! Meyve barlar, doğal şekerleri ve lifli yapısıyla hem enerji verir hem de besleyici bir atıştırmalık alternatifi sunar. 🍓🍌✨

SATIN ALMIYORUZ, STOK YAPIYORUZ 💕

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Okullar açıldı ve sabah telaşları geri döndü. Kahvaltılar, çorap arayışları, son dakika ödev panikleri derken bir de beslenme çantası hazırlama meselesi var. “Bugün ne koysak?” sorusu bir noktadan sonra tüm annelerin, babaların ortak krizine dönüşüyor. Çocuğumuz hem sağlıklı beslensin hem severek yesin, hem de biz sabahları strese girmeyelim istiyoruz. İşte tam bu noktada, biraz planlama ve biraz yaratıcılıkla bu süreci hem eğlenceli hem de pratik hale getirmek mümkün. Bu yazıda hem sağlıklı hem de çocukların gerçekten yemek istediği fikirlerden, bu süreci kolaylaştıracak püf noktalarından ve hazırladığınız lezzetlerin tazeliğini korumanın en kolay yolundan bahsedeceğiz. Çocukların İştahını Açan Renkli Tabaklar Beslenme çantasında görsellik çok önemlidir. Çocuklar renkli, eğlenceli tabaklara bayılır. Sebzeleri ve meyveleri minik porsiyonlara bölmek, şişlere dizmek veya sevimli kaplara koymak iştahı artırır. Örneğin sabah hızlıca dilimleyeceğiniz salatalık, havuç ve kiraz domatesler küçük bir kapta çok daha cazip görünür. Yanına yoğurt bazlı hafif bir dip sos koyarsanız sebze yemeyen çocukların bile dikkatini çekecektir! Meyvelerde de aynı yaklaşımı deneyebilirsiniz: üzüm, çilek, kivi ve muz gibi farklı renklerde meyveleri bir araya getirip minik meyve şişleri hazırlamak hem vitamin çeşitliliği sağlar hem de kutu açıldığında mutlu eden bir görüntü oluşturur. Doyurucu ve Pratik Ana Öğün Seçenekleri Okulda geçen saatler uzun, bu yüzden beslenme çantasındaki ana öğünün hem doyurucu hem de pratik olması gerekir. Klasik sandviçler hâlâ kurtarıcıdır, ancak biraz yaratıcılık katabilirsiniz. Tam buğday ekmeğiyle hazırlanmış peynirli, domatesli mini sandviçler, lavaşa sarılmış tavuklu dürümler ya da fıstık ezmeli ve muzlu tatlı sandviçler çocukların severek yediği seçeneklerdir. Bazen kahvaltıdan ilham almak da iyi bir fikir olabilir. Mini pancake’ler, yulaflı kekler ya da peynirli muffinler hem besleyici hem de çocuk dostudur. Haşlanmış yumurtalar, yanına tam buğday krakerle birlikte konduğunda dengeli bir protein kaynağı sunar. Sürpriz Dokunuşlar ve Sağlıklı Atıştırmalıklar Beslenme çantasında küçük sürprizler, çocukların öğle yemeğine daha hevesli bakmasını sağlar. Burada önemli olan şeker yüklemek yerine daha sağlıklı seçenekler sunmaktır. Ev yapımı enerji topları, fırınlanmış tarçınlı elma dilimleri ya da bir parça bitter çikolata tatlı ihtiyacını dengeler. Ayrıca çubuk havuç, salatalık, haşlanmış mısır, baharatlı fırın nohut gibi küçük atıştırmalıklar hem doyurucu hem de okulda enerjiyi yüksek tutar! Ön Hazırlıkla Gelen Rahatlık Tüm bu öneriler kulağa harika gelse de sabah 15 dakikada hepsini yapmak imkânsız gibi gelebilir. İşin sırrı, hafta sonu veya akşamdan biraz hazırlık yapmaktır. Sebzeleri önceden doğrayıp saklama kaplarında tutabilir, minik poğaçalar ya da pancake’ler yapıp dondurucuda saklayabilirsiniz. Böylece sabahları sadece çantaya koymanız yeterli olur. Ve tam bu noktada Peppythings Termal Çantalar devreye giriyor. Hazırladığınız sağlıklı sandviçler, sebzeler veya sıcak çorbalar gün boyu taze kalsın diye termal çantanızda saklanabilir. Böylece çocuğunuz öğle arasında kutusunu açtığında yemeği hâlâ ilk hazırlandığı andaki kadar leziz olur. Biz de biliyoruz ki taze yemek = mutlu çocuk. Beslenme çantası hazırlamak bazen zor gibi görünse de aslında çocuğunuzun gününe küçük mutluluklar serpiştirme fırsatıdır. Renkli, dengeli ve özenle hazırlanmış bir kutu hem sağlıklı beslenmesini sağlar hem de günün ortasında ona kendini özel hissettirir. Ve unutmayın: Bu yolculukta Peppythings Termal Çantalar da hep yanınızda! 🌱 
 </div>
 </html>

Okul beslenmesi artık sıkıcı olmak zorunda değil! Renkli, yaratıcı ve sevgi dolu öğünlerle çocukların hem sağlıklı beslenmesini sağlayabilir hem de öğünlerini eğlenceli hâle getirebilirsiniz. 🎨🥪💛

Çocuklar İçin Okulda Beslenme: Biraz Hayal Gücü, Biraz Renk, Bolca Sevgi

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Bazen değişim dediğimiz şey çok büyük görünür. Sanki devrim yapmak için sokaklara çıkmalı, hayatımızı kökten değiştirmeliyiz gibi… Oysa çoğu zaman gerçek değişim daha sessiz, daha derinden ve daha görünmez olur. Biz fark etmeden başlar; hücrelerimizde, bağırsaklarımızda, içimizde. Ve bu yolculuğun en sadık dostlarından biri de prebiyotiklerdir. Prebiyotikler, gözle göremediğimiz ama varlıklarıyla tüm dengemizi değiştiren minik kahramanlardır. Onlar, sindirim sistemimizin görünmez bahçesinde yaşayan yararlı bakterilerin besinidir. Yani aslında bir anlamda içimizdeki topluluğu doyururlar. Onlar sayesinde bağırsaklarımız daha huzurlu çalışır, bağışıklığımız güçlenir, zihnimiz daha berrak olur. Kısacası hayatın temposuna ayak uydururken içerideki sessiz kahramanlarımız bize omuz verir. Ama işin güzelliği şu: prebiyotikler öyle gösterişli bir şekilde sahneye çıkmaz. Onları ne görürüz ne de anında mucizeler yaratmalarını bekleyebiliriz. Onlar sabırlıdır. Yavaş yavaş, adım adım, biz farkına bile varmadan işlerini yaparlar. Bir tabak yulaf, bir parça enginar, bir avuç muz aslında sadece midemizi değil, ruhumuzu da besler. Çünkü artık biliyoruz ki bağırsaklarımızla beynimiz arasında güçlü bir bağ var. İçeride denge olduğunda, zihnimiz de daha sakin, ruh hâlimiz de daha hafif olur. Modern hayatın hızlı temposunda, aceleyle yediğimiz yemeklerde, bitmeyen stresin içinde ve zaman zaman kullandığımız antibiyotiklerde bu denge bozulur. İşte prebiyotikler tam da bu yüzden bir davetiye gibidir. İçimizdeki dost bakterilere şöyle seslenirler: “Gel, güçlen, bana destek ol.” Ve o davete kulak verdiğimizde içimizde bambaşka bir dönüşüm başlar. Küçük Adımlar, Büyük Değişimler Değişim hiçbir zaman tek seferlik değildir. Tıpkı toplumsal dönüşümlerde olduğu gibi, bedenin dönüşümü de sabır ister. Prebiyotikler bize mucizeyi bir günde sunmaz. Onlar yavaş yavaş işler. Bugün tabağımıza koyduğumuz sebze, yarın daha dengeli hissetmemize yardım eder. Her gün atılan küçük bir adım, yıllar içinde büyük bir değişime dönüşür. Bir sabah kahvaltına yulaf eklemek, akşam yemeğine enginar koymak ya da ara öğünde muz yemek aslında geleceğe bırakılan bir armağandır. Bu küçük tercihler, bir ömür boyu sürecek sağlıklı bir yolculuğun adımlarıdır. İçten Dışa Bir Işık Biz PeppyThings olarak güzelliğin yalnızca dışarıda olmadığını biliyoruz. Güzel bir çanta, şık bir aksesuar ya da tarz bir kıyafet elbette bizi mutlu eder, ama gerçek ışıltı içeriden gelir. Çünkü insan kendisiyle barışık, bedeniyle uyumlu olduğunda dışarıya da bambaşka bir enerji yayar. İşte bu yüzden prebiyotiklere inanıyoruz. Onlar, dışarıya ışık saçabilmek için içeride denge kurmamıza yardımcı oluyor. Bizim için prebiyotikler sadece bir besin öğesi değil; bir yaşam biçiminin sembolü. İçeride kurduğumuz denge, dışarıdaki adımlarımıza da yansıyor. Daha enerjik, daha huzurlu, daha güçlü hissediyoruz. Sonsuz Yolculuğun Sessiz Yoldaşları Değişim sonsuz bir yolculuktur. Bitmez, tükenmez; her gün yeniden başlar. Ve bu yolculukta prebiyotikler sessiz ama çok güçlü yoldaşlarımızdır. Onlar bize her gün hatırlatır: Gerçek devrim, içimizde başlar. Bir parça muzda, bir avuç yulafta, bir dilim enginarda saklıdır bu devrim. Biz fark etmeden, görünmez bir şekilde işler. Ve gün gelir aynaya baktığımızda ya da kendimizi daha güçlü hissettiğimizde anlarız ki: içimizde başlayan değişim, dışarıya da yansımış. Peppythings olarak biz, bu yolculukta senin yanında olmayı seviyoruz. Çünkü biliyoruz: güzellik, denge ve ışık önce içeriden gelir. 🌿✨ 
 </div>
 </html>

Sağlıklı bir yaşam, bağırsaklarımızdan başlar. Prebiyotiklerin gücüyle sindirim sisteminizi desteklerken, bağışıklığınızı güçlendirebilir ve kendinizi daha enerjik hissedebilirsiniz. İçinizdeki değişimi keşfetmenin tam zamanı! 🌿💛

Değişim İçimizde Başlar: Prebiyotiklerle Sağlığın Yolculuğu

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 2025… 2025 yılında ilişkiler hızla değişiyor, iletişim şekillerimiz dönüşüyor. Ancak bu dönüşümün belki de en yorucu yönlerinden biri, insanların birbirini etiketlemeye ne kadar kolay başvurur hâle gelmesi. Artık bir davranış, bir söz, bir sessizlik bile yeterli oluyor; karşınızdaki sizi hemen bir kelimeye sıkıştırıyor. “Sen kibirlisin.” “Sen toksiksin.” “Sen kıskançsın.” Oysa unutulan çok önemli bir şey var: başkasının sizi nasıl gördüğü, sizin kim olduğunuzu belirlemez. Karşınızdaki kişi sizi anlamaya çalışmak yerine, kendi algısına göre bir tanım getirir. Kendi değerlerine, kendi geçmişine, kendi duyarlılıklarına göre sizi etiketler. Ama bu, o bakış açısının doğruluğunu garanti etmez. Siz bir an sessiz kaldığınızda, biri bunu uzak durmak olarak yorumlayabilir. Halbuki siz belki sadece düşünüyorsunuzdur. Biri sizin sınır koymanızı bencillik olarak görebilir. Oysa siz ilk kez kendinize değer veriyorsunuzdur. Sizi öfkenizle tanımlayan biri, o öfkenin ardındaki yıllarca bastırılmış duyguları fark etmez bile. Bu yüzden başkasının tanımıyla kendinizi tanımlamak, ruhunuza büyük bir haksızlık olur. Başkalarının sizi nasıl gördüğünü kontrol edemezsiniz, ama bu görüşün sizin üzerinizde ne kadar etkili olacağını seçebilirsiniz. Her yargıyı üzerinize almaya başladığınızda, bir süre sonra kendi özünüzü duyamaz hale gelirsiniz. Etiketlemek, çoğu zaman bir savunma mekanizmasıdır. İnsanlar karmaşık olanı basitleştirmek ister. Anlamadıklarını tanımlayarak kontrol altında tutmaya çalışırlar. Ama her etiket, bir hikâyenin üzerini örtme şeklidir aslında. Bir insanı tanımlamak, onu anlamaktan çok daha kolaydır. Ve bu kolaycılık, gerçek iletişimin önündeki en büyük engellerden biridir. Bugün belki de en çok ihtiyacımız olan şey, bu yargılardan kendimizi korumayı öğrenmek. Biri sizi bir kelimeyle tanımladığında, o kelimenin üzerinize yapışmasına izin vermemek. Kendi sesinizi duymaya devam etmek. Çünkü gerçek kimlik, dışarıdan gelen tanımlarla değil, içeriden yükselen farkındalıkla şekillenir. İnsanları anlamaya çalışmak çaba gerektirir. Ve siz de, sadece anlaşılmayı değil, anlaşılmayı hak eden biri olduğunuzu hatırlamalısınız. Herkes sizi doğru anlayamayabilir. Bu, sizin değil, onların sınırlı bakış açısının sonucudur. Bu yıl kendinize şu cümleyi sık sık hatırlatın: "Başkasının beni görme biçimi, benim kim olduğumun tanımı değildir." Bu farkındalıkla hareket ettiğinizde, hem başkalarının yargılarından daha az etkilenirsiniz, hem de başkalarını etiketlemeden bakmayı öğrenirsiniz. Çünkü gerçek iletişim, tanımlardan değil, anlayıştan doğar. Ve belki de en değerli ilişkiler hızlı yargılarla değil, yavaşça anlaşılanlarla kurulacak. 2025&nbsp; Bitmeden&nbsp; Bir Davet Belki bu yılın sonuna yaklaşırken kendimize küçük bir davet çıkarabiliriz: İnsanları etiketlemeden dinlemek. Yargılamadan bakmak. Tahammülü bir yük değil, bir denge biçimi olarak görmek. Çünkü ilişkilerdeki asıl güç, karşıdakini hemen tanımlamakta değil; onun değişebilir, dönüşebilir, öğrenebilir hâline alan açmakta gizli. Ve belki de 2025’in en büyük lüksü, hızlı yargılarla değil, yavaş anlayışlarla ilişkiler kurabilmek olacak. 
 </div>
 </html>

Dijital çağın hızla değişen dinamikleri, insan ilişkilerini de dönüştürüyor. 2025’te empati, anlayış ve tahammül; etiketlerin, önyargıların ve yüzeysel bağların yerini alıyor. Gerçek bağlantıların yeniden değer kazandığı bu döneme birlikte bakalım. 🤝✨
Oysa unutulan çok önemli bir şey var: başkasının sizi nasıl gördüğü, sizin kim olduğunuzu belirlemez.

2025’te İnsan İlişkileri: Etiketlerden Tahammüle

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Bazen günün koşturmacası içinde kendimizi unuttuğumuz oluyor. İşler, planlar, yetişmesi gerekenler derken akşam olup da mutfağa girdiğimde “ben bugün kendime ne kattım?” diye düşündüğüm oluyor. O anlarda elimde birkaç basit malzemeyle hem ruhuma hem bedenime iyi gelen bir şeyler hazırlamak bana terapi gibi geliyor. Geçenlerde böyle bir akşamda tanıştım Frandura ile. İtalya’nın o sıcacık mutfaklarından gelen bu tarif aslında çok eski, ama bana yepyeni bir huzur kattı. İncecik, sebzelerle dolu, hem hafif hem de inanılmaz lezzetli bir ekmek diyebilirim. En güzeli de vegan hazırlanabiliyor, glutensiz yapabiliyorsun ve evdeki malzemelerle kolayca uyarlayabiliyorsun. Ben ilk denememde kabak ve patates kullandım, ortaya çıkan tat beni resmen mutlu etti. 💛 Frandura için ihtiyacın olan malzemeler çok basit: Hamur için: <ul><li>2 su bardağı un (ben sorgum unu kullandım ama evinde hangi un varsa olur),</li><li>½ çay bardağı zeytinyağı,</li><li>1 su bardağı su,</li><li>1 çay kaşığı tuz.</li></ul> Üzeri için: <ul><li>3 orta boy kabak (rendelenmiş, suyu sıkılmış),</li><li>3 orta boy patates (incecik dilimlenmiş).</li></ul> Hazırlarken en keyifli kısım, bu malzemelerin tek tek birleşip bir ritim yaratması. Kabakları rendeliyorsun, ellerinle suyunu sıkarken çıkan tazelik insana iyi geliyor. Patatesleri incecik dilimlemek ise tam bir sabır işi ama sonunda o çıtırlığı hissetmek için buna değiyor. Her ikisini de tuzladığında tatların nasıl dengeye oturduğunu görüyorsun. Hamur kısmı ise çok kolay. Unu, zeytinyağını, suyu ve tuzu karıştırıyorsun. Ne çok katı ne de çok cıvık olacak şekilde bir kıvam elde edince hazırsın. Yağlı kağıt serili tepsiye bu hamuru incecik yayıyorsun. Üzerine önce kabakları, sonra patates dilimlerini yerleştiriyorsun. İşin en sabırlı kısmı bundan sonrası ♥ Fırını 180 dereceye ayarlıyorsun, alt-üst ayarda yaklaşık 30-40 dakika pişiriyorsun. Fırından yayılan koku öyle güzel ki, sanki küçük bir İtalyan kasabasındasın. O sabırla beklediğin dakikalar aslında günün en huzurlu dakikalarına dönüşüyor. Ve sonunda… Karşında incecik, kenarları kıtır, ortası yumuşacık bir Frandura oluyor. İlk dilimi kestiğinde çıkan çıtırtı bile mutluluk veriyor. Kabakların hafifliği, patatesin doyuruculuğu ve hamurun sadeliği bir araya geliyor. Yanına sıcacık bir çay aldığında ya da kahvaltıya eklediğinde sofranın havası bir anda değişiyor. Frandura bence sadece bir tarif değil, kendimize ayırdığımız küçük bir mola gibi. Çocuklara gönül rahatlığıyla sunabileceğin kadar hafif, kahvaltıya renk katacak kadar pratik, akşam yemeğine eşlik edecek kadar çok yönlü. Her seferinde içine farklı sebzeler ekleyebilirsin; yazın domates ve biber, kışın havuç ya da pırasa ile bambaşka tatlar çıkar. Ben kendi mutfağımda yaparken şunu fark ettim: Bazen en basit malzemelerle en güzel mutluluklar çıkıyor ortaya. Frandura da bana bunu hatırlattı. Sen de mutlaka dene, sonra bana yaz! Hangi sebzelerle yaptın, hangi hali sana daha çok mutluluk verdi? 🌸✨ Afiyet olsun! 
 </div>
 </html>

İtalyan mutfağının sade ama lezzet dolu tariflerinden biri: Frandura! Kabak, yumurta ve unun mükemmel uyumuyla hazırlanan bu hafif lezzet, sofralara Akdeniz esintisi getiriyor. 🍃

Frandura: İtalya’dan Sofralarımıza Gelen Hafif Bir Mutluluk 🌱✨

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Günlük hayatın temposunda hepimiz yoruluyor, bazen kendimizi biraz halsiz hissediyoruz. Aslında bu, vücudumuzun bize verdiği minik bir mesaj: “Bana biraz özen göster.” İşte bu noktada devreye bağışıklık giriyor. Güçlü bir bağışıklık sistemi, sadece hastalıklardan korunmak için değil, aynı zamanda kendimizi zinde, enerjik ve mutlu hissetmek için de çok önemli. Peki bağışıklığımızı nasıl güçlü tutabiliriz? İşte hayatın içine kolayca dahil edilebilecek, küçük ama etkili öneriler: 1. Uykunun Gücünü Hafife Alma Güçlü bir bağışıklık için uyku, altın değerinde. Bedenimiz gece boyunca kendini yeniliyor ve ertesi güne hazırlanıyor. Yeterli uyumadığımızda ise hem ruh halimiz hem de bağışıklığımız olumsuz etkileniyor. Her gün aynı saatte uyumaya çalışmak, uyumadan önce ekran süresini azaltmak ve uyku rutinine küçük ritüeller eklemek (örneğin ılık bir bitki çayı) daha kaliteli bir uyku için yardımcı olabilir. 2. Beslenmede Doğallığa Yer Aç Vitamin ve minerallerin gücü yadsınamaz. Mevsim sebzeleri, taze meyveler, tam tahıllar ve sağlıklı yağlar bağışıklığı destekleyen temel taşlardan. Örneğin C vitamini açısından zengin turunçgiller, omega-3 içeren ceviz ve badem ya da probiyotik kaynağı olan yoğurt günlük sofralarda sık sık yer bulmalı. Küçük bir not: Renkli tabaklar, sağlıklı tabaklardır. Ne kadar farklı renkte sebze ve meyve tüketirseniz, bağışıklığınız o kadar çeşitli vitaminle buluşur! 3. Hareketi Günün Bir Parçası Yap Spor salonuna gitmek ya da uzun antrenmanlar yapmak şart değil. Gün içinde 20 dakikalık bir yürüyüş, sabah esneme hareketleri ya da evde sevdiğiniz bir müzik eşliğinde dans etmek bile bağışıklık sistemine katkı sağlıyor. Hareket etmek, kan dolaşımını hızlandırdığı için vücudu daha dirençli hale getiriyor. 4. Su İçmeyi Hatırla Su, bedenin en basit ama en önemli ihtiyacı. Yeterli su içmek hem sindirim sistemini hem de bağışıklığı destekler. Gün içinde bir şişe yanınızda taşıyarak su içmeyi hatırlatabilir, dilerseniz içine limon dilimleri ya da taze nane ekleyerek daha keyifli hale getirebilirsiniz. 5. Stresten Uzaklaşmanın Yollarını Bul Stres, fark etmeden bağışıklığı zayıflatabilen gizli bir düşman. Gün içinde kısa molalar vermek, sevdiğiniz bir kitap okumak, meditasyon ya da nefes egzersizleri yapmak zihninizi sakinleştirir. Hatta bazen sadece kendinize sessiz birkaç dakika ayırmak bile yeterli olabilir. 6. Gülümsemek ve İyi Hissetmek Bağışıklık sadece fiziksel değil, duygusal bir dengeyle de ilgilidir. Mutluluk hormonu dediğimiz endorfin, bağışıklık sistemini destekler. Sevdiklerinizle vakit geçirmek, kahkahalarla dolu sohbetler yapmak, minik mutluluklara zaman ayırmak aslında bağışıklığınız için de bir armağandır. Küçük Ama Güçlü Bir Hatırlatma Bağışıklığı güçlü tutmak, büyük değişiklikler yapmak demek değil. Tam tersine; küçük ama sürdürülebilir adımlar atmak en etkili yöntem. Düzenli uyumak, sağlıklı beslenmek, bol su içmek, hareket etmek ve ruhunuza da iyi gelen şeyler yapmak… Hepsi bir bütün. Unutmayın, kendinize gösterdiğiniz özen aynı zamanda sevdiklerinize de yansır. Çünkü güçlü ve sağlıklı bir beden, hayata daha çok enerji ve mutluluk katar! 
 </div>
 </html>

Mevsim geçişlerinde hastalıklara karşı daha dirençli olmak senin elinde! Bağışıklık sistemini doğal yollarla desteklemenin pratik ve etkili sırlarını bu yazıda keşfet. 🌿💪

Bağışıklığı Güçlü Tutmanın Küçük Sırları

<html lang="en">
 <style>.ikas-editor-v1>table,td,th{border:1px solid #e8e8eb;border-collapse:collapse;font-size:14px}.ikas-editor-v1>th,td{padding:6px 12px}.ikas-editor-v1 ul,.ikas-editor-v1 ol{padding-left:20px}.ikas-editor-v1 ul li{list-style-type:disc;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 ol li{list-style-type:decimal;margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 li{margin:8px 0 8px 16px}.ikas-editor-v1 code{display:block;white-space:pre-wrap}.ikas-editor-v1 blockquote{margin-inline-start:0;border-left:3px solid rgb(41 41 41);padding-left:23px}.ikas-editor-v1 figure{margin-inline:0;display:flex;align-items:center;justify-content:center;flex-direction:column;gap:0;width:100%}.ikas-editor-v1 img{max-width:800px;object-fit:cover;object-position:center}.ikas-editor-v1 img.img-bg{padding:1.5em!important;background:#cdd1e0!important}.ikas-editor-v1 img.img-fullwidth{width:100%!important;max-width:100%!important;margin:0 auto!important}.ikas-editor-v1 figcaption{text-align:center;padding-top:6px;word-break:break-word;font-size:12px;background:0 0;z-index:{};}.ikas-editor-v1 .embed-youtube{width:100%;height:400px}.products-container{display:flex;flex-direction:column;gap:10px}.product-block-container{margin:0 auto;cursor:pointer;flex:1;display:flex;gap:20px;padding:10px 0}.product-image{width:120px;height:120px;object-fit:cover;border-radius:4px;flex-shrink:0}.product-name{font-size:15px;font-weight:500;width:100%;margin:0 0 4px}.product-brand{font-size:13px;font-weight:400;color:#adb5bd;margin:0 0 4px}.product-discount-price,.product-price{width:fit-content;font-size:16px;font-weight:500;color:#000}.product-price{margin:6px 0 0}.product-discount-price{margin:6px 8px 0 0;text-decoration:line-through}.ikas-editor-v1 table b{font-weight:bold}.ikas-editor-v1 table i{font-style:italic}</style>
 <div class="ikas-editor-v1">
 Kış geldiğinde, doğa yavaşlar, hava soğur ve nem kaybolur. Rüzgâr sertleşir, güneş uzaklaşır ve cildimiz kendini korumaya çalışır. Dudak kenarlarındaki çatlaklar, yanaklarda oluşan gerginlik, ellerin sertleşmesi… Bunlar sadece kuruluğun değil, cildin bizimle kurduğu sessiz bir diyalogun işaretleridir. Kış aylarında kuruyan cilt, bize ilgiyi ve özeni hatırlatır. Onu sadece geçici olarak nemlendirmek yeterli değildir; uzun vadeli çözüm, cildin kendi nemini tutmasını sağlamak ve bariyerini güçlendirmekten geçer. Nazik Temizlik ile Cilt Bariyerini Koruyun Kışın cilt bakımı, temizlikten başlar. Ancak sert sabunlar, aşırı sıcak su ve agresif peelingler cildin doğal yağlarını alarak kuruluğu artırır. Ilık su ve pH dengeli temizleyiciler, cildin bariyerini korumak için idealdir. Temizlik sırasında cilde nazik davranmak ve havluyla sertçe ovmak yerine tampon hareketlerle kurutmak, nemin kaybolmasını önler. Cilt, doğru temizlendiğinde kendini yenilemek ve nemi tutmak için daha hazır hale gelir. Nazik temizlik, kış aylarında sağlıklı cildin ilk adımıdır. Derinlemesine Nemlendirme ve Koruma Nem, kışın kuruyan cildin en büyük ihtiyacıdır. Ancak cildi sadece kremle nemlendirmek yeterli değildir; nemin ciltte kalması için bir koruyucu katman gerekir. Humektanlar, örneğin hyaluronik asit, cildin derin katmanlarına su çeker. Ardından uygulanan bitkisel yağlar ve bariyer destekleyici kremler, nemin uçmasını engeller. Yoğun gece bakımları ve nem maskeleri, sabahları cildin daha yumuşak, nemli ve sağlıklı görünmesini sağlar. Düzenli kullanım, kış boyunca cildin direncini artırır ve kuruluk problemini azaltır. İçsel Destek: Su, Beslenme ve Yaşam Tarzı Cilt, yalnızca dışarıdan değil içeriden de beslenir. Günlük su tüketimi cildin nem dengesini korur. Omega-3 yağ asitleri ve antioksidanlar açısından zengin gıdalar cildin esnekliğini desteklerken, yeterli uyku ve stres yönetimi de cildin onarım süreçlerini güçlendirir. Kışın kuruyan cilt, sabır ve özen ister. Düzenli ama nazik bir bakım rutini, hem dış hem de iç destekle birleştiğinde en etkili sonucu verir. Sabır ve Farkındalık ile Cildinize Kulak Verin Cildinize dokunurken acele etmeyin; her krem, serum ve masaj, cildinizle kurduğunuz bir diyalogdur. Zamanla cilt kendini yeniler, nemini korur ve kışın sert koşullarına karşı direncini artırır. Kış, cildin sessiz diliyle kendimize dönmeyi hatırlatan bir mevsimdir. Ona kulak verin, özen gösterin ve sabırlı olun. Çünkü gerçek güzellik, sabırla ve sevgiyle ortaya çıkar! 
 </div>
 </html>

Soğuk hava, rüzgâr ve düşük nem cildin dengesini bozabilir. Bu yazıda, kış aylarında kuruyan cildi yeniden canlandırmak için etkili nemlendirme yöntemlerini, koruyucu bakım ipuçlarını ve cildine özen göstermenin püf noktalarını keşfedeceksin. 💧❄️

Kış Aylarında Kuruyan Cilde Etkili Çözümler: Nem, Koruma ve Özen


Blog