Kayıt Ol
Şifremi Unuttum
İtiraf edelim, çoğumuzun gün içinde yaşadığı o ani tatlı krizleri, baş dönmeleri ya da sinirli ruh halleri aslında çoğu zaman “benim huyum böyle” değildir. İşin arkasında genellikle dengesiz bir kan şekeri vardır ama bunu fark etmek biraz zaman alır. Hele ki kahvaltıyı atlayan, öğleye kadar kahveyle oyalanan, sonra da öğleden sonra tatlıya saldıran bir nesil olduğumuz düşünülürse... vücut ne yapsın, dengeyi nasıl kursun?
Oysa kan şekerini dengelemek öyle karmaşık, zorlayıcı bir şey değil. Aslında mesele, günü birkaç bilinçli alışkanlıkla şekillendirmek. Mesela sabah aç karnına sadece kahveyle günü başlatmak yerine, içinde protein ve lif olan bir kahvaltı yapmak. Yumurta, avokado, tam tahıllı ekmek, biraz peynir… bunlar sadece karnı doyurmakla kalmıyor, gün boyunca enerjiyi de dengede tutuyor. Çünkü ne kadar dengeli başlarsan, günün geri kalanı da o kadar sakin geçiyor.
Bir diğer püf noktası: her öğünde bir miktar protein. Bu illa et ya da yumurta anlamına gelmiyor; nohut, mercimek, yoğurt, kefir, hatta badem bile bu işi görür. Protein, vücudun şekeri daha yavaş sindirmesini sağlar, yani o ani enerji patlamaları ve ardından gelen “çöküş” yaşanmaz. Yani o öğleden sonra kahveyle birlikte çikolata arama hâlin biraz azalabilir, söz.
Bir de lif meselesi var. Lif, kan şekerinin “fren sistemi” gibi çalışıyor. Sebzeler, tam tahıllar, chia tohumu, yulaf… hepsi yavaş sindirildiği için uzun süre tok hissettiriyor. Hatta küçük bir ipucu: meyve yiyeceksen, yanında bir avuç fındık ya da birkaç kaşık yoğurt ekle — bu bile kan şekerini dengede tutmaya yardım eder.
Ve tabii ki uyku. Evet, kulağa alakasız geliyor ama yeterince uyumamak, vücudun açlık hormonu olan ghrelin’i artırıyor. Yani uykusuz kalınca canın daha fazla tatlı istiyor. Bunu bir iki gece sonra fark ediyorsun: canın sürekli atıştırmak, özellikle karbonhidrat yemek istiyor. O yüzden bazen “disiplinli beslenme” değil, sadece iyi bir uyku bile mucize yaratabiliyor.
Bir de su! Basit ama etkili. Susuzluk hissi, çoğu zaman açlıkla karışıyor. Gün boyu yeterince su içmek hem sindirimi kolaylaştırıyor hem de kanın akışını düzenliyor. Üstelik su, hücrelerin şekerle nasıl başa çıktığını bile etkiliyor.
Ama en önemlisi, tüm bunları “yapmam lazım” diye değil, “kendimi iyi hissetmek istiyorum” diye yapmak. Çünkü kan şekeri dengesi sadece bedenle ilgili değil; ruh halini, sabrını, enerjini ve hatta ilişkilerini bile etkiliyor. Bazen sabırsızlık ya da sinirlilik sandığın şey aslında vücudunun “biraz yakıta ihtiyacım var” çağrısı olabiliyor.
Kısacası, mesele kendine iyi davranmak. Bir öğünü atlamadan, bir parça daha sebze ekleyerek, bir bardak daha su içerek, bir saat erken uyuyarak… Küçük ama istikrarlı adımlar. Çünkü dengeli kan şekeri, sadece fiziksel sağlık değil; zihinsel berraklık, sakinlik ve o huzurlu “tamam, iyiyim” hissi demek.
İşin en güzel kısmı şu: bunu başarmak için mükemmel olman gerekmiyor. Sadece kendine biraz özen göstermen yetiyor.
Üstelik Peppythings çantan yanındaysa, sağlıklı yemekleri günün neresinde olursan ol yanında taşıyabilirsin. Evde, işte ya da yoldayken… sevdiğin tarifleri, küçük atıştırmalıkları ve dengeli öğünleri kendinle götürmek artık mümkün. Çünkü bazen iyi hissetmek, sadece doğru beslenmek değil; bu özeni gittiğin her yere taşıyabilmek demek!